Coğrafya Biliminin Gelişimi


İnsanın yeryüzüne ayak bastığı ilk andan günümüze kadar geçen zaman diliminde coğrafya kavramı farklı yorum ve yaklaşımlara göre ele alınmıştır. Ancak insan ve doğal ortam arasındaki etkileşimi inceleyen coğrafya, günümüzdeki anlamını XVIII. yüzyılda kazanmış ve modernleşmiştir.

İlk insanlar, yaşadığı ortamı tanımaya çalışmış, çevrede çeşitli gözlemler gerçekleştirmiştir. Bu gözlemler, sınırlı olmakla birlikte yaşamı kolaylaştırmaya ve çevreyi algılamaya yönelikti. Merak gidermeye yönelik olan bu yaklaşım, elbette ki coğrafya gibi bir bilim dalının ortaya çıkması ve onun sistematik bir bilim hâline gelmesi için çok yetersizdi.

Yeryüzünün bazı alanlarının tasvir edilmesi ve bazı yerlerin haritalarının çizilmesi, eski çağlar daki coğrafya ile ilgili başlıca çalışmalar olmuştur. Örneğin Çatalhöyük’ü ve Babil’i gösteren haritalar, bilinen en eski haritalardır. Ayrıca savaşlar ve ticari ilişkiler de yeryüzünün bazı yerlerinin tanınmasında önemli rol oynamıştır.

Coğrafyanın bilimsel olarak ele alınması, İlk Çağ’da başlamıştır. MÖ 550 476 yılları arasında yaşamış olan Miletli Hekatus, biri Asya diğeri Avrupa’yı anlatan iki ciltlik kitap yazmıştır. Bu kitaplarda tasvirler ve haritalar yer almıştır. MÖ 485 425 yılları arasında yaşamış olan ünlü tarihçi Herodot ise gezdiği yerlerin tarihini ve coğrafyasını incelemiştir.

Coğrafyanın bilimsel olarak ele alınması, İlk Çağ’da başlamıştır. MÖ 550 476 yılları arasında yaşamış olan Miletli Hekatus, biri Asya diğeri Avrupa’yı anlatan iki ciltlik kitap yazmıştır. Bu kitaplarda tasvirler ve haritalar yer almıştır. MÖ 485 425 yılları arasında yaşamış olan ünlü tarihçi Herodot ise gezdiği yerlerin tarihini ve coğrafyasını incelemiştir.

Makedonyalı olan ve MÖ 384 322 yılları arasında yaşamış olan Aristoteles (Aristo) (Fotoğraf 1.1.13), Ay tutulması sırasında Ay’ın üzerine düşen gölgesinden yola çıkarak Dünya’nın şeklinin yuvarlak olduğunu ileri sürmüştür. MÖ 276 195 yılları arasında yaşamış olan Eratosthenes (Eratosten) ise Geographika (Ciografika) adlı bir eser yazarak coğrafya kavramını ilk kez kullanmıştır. Dünya’nın çevresini gerçeğe çok yakın hesaplayan Eratosthenes, eksen eğikliği ve Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığını da hesaplamıştır.

Coğrafyaya katkıları olan bilim  insanlarından  biri de Amasyalı Strabon’dur. MÖ 64 -MS 24 yılları arasında yaşamış olan Strabon, Dünya’nın yuvarlak olduğunu ve Evren’in ortasında yer aldığını öne sürmüştür. Avrupa, Asya ve Afrika’yı anlatan kitaplar yazmıştır.

MS 127 141 yılları arasında yaşamış olan Batlamyus, coğrafya bilimine önemli katkılarda bulunmuştur. Almagest adlı astronomi ve coğrafya kılavuzu anlamına gelen Geographica Hyphegesis (Ciografika Hayfecisız) adlı eserleri yazmıştır. Batlamyus, özellikle harita çizim teknikleri üzerinde durmuş, dünya haritası çizmiştir. Bu bilim insanı, aynı enlemler arasında aynı bitki ve hayvan türlerinin bulunduğunu ileri sürmüştür.

476 yılında Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra Avrupa’da coğrafya bir durgunluk dönemine girmiştir. Bu süreçte Türk ve İslam coğrafyacıları, coğrafyaya önemli katkılarda bulunmuşlardır. Bunlardan biri Biruni’dir. 973 1048 yılları arasında yaşamış olan Biruni, ünlü Türk ve İslam bilim insanlarındandır. Dünya’nın yarı çapını gerçeğe yakın olarak hesaplamış olan bu bilim insanı, yer çekimi üzerine incelemeler yapmıştır. Dünya’nın eksen eğikliğini ve çevresini hesaplamıştır.

Arapİslam coğrafyacılarından olan El İdrisi 1099 1180  yılları  arasında  yaşamıştır. Sicilya Kralı ile olan dostluğu sayesinde Avrupa’yla ilgili ayrıntılı bilgiler elde etmiştir. İdrisi, üzerinde bazı bilgilerin yer aldığı bir dünya haritası çizmiş ve gümüşten bir küre yapmıştır. Bu bilim insanı, yeryüzünü sekiz iklim bölgesine ayırmıştır.

İslam coğrafyacılarından biri de İbn Batuta’dır (1304 1369). Bu bilim insanı, Fas’tan yola çıkarak Kuzey Afrika, Arabistan, Suriye, Anadolu, İran ve Hindistan’ı gezmiş, bu yerleri yazdığı Rıhlet-ü İbn Battûta adlı kitabında tasvir etmiştir.

İslam coğrafyacılarından biri olan İbn Haldun 1332-1406 yılları arasında yaşamıştır. Bu bilim insanı, yazmış olduğu ‘‘Mukaddime” adlı eserinde tarih, ekonomi ve sosyoloji gibi bilim dallarıyla ilgili görüşlerin yanı sıra coğrafya açısından önem taşıyan, dünyanın çeşitli kesimlerine ait tasvirlere ve haritalara da yer vermiştir.

Avrupa’da coğrafyanın yeniden gelişmesi, Orta Çağ’dan Yeni Çağ’a geçiş döneminde başlamıştır. Bu dönemde başlayan coğrafi keşifler, coğrafya biliminin gelişmesine önemli katkılar sağlamıştır. Bartolomeu Dias’ın (Bartelmi Diyaz) Ümit Burnu’nu keşfetmesi, Vasco de Gama’nın (Vasgo de Gama) bu burnu aşarak Hindistan’a ulaşması, Cristof Colomb’un (Kristof Kolomb) Amerika Kıtası’na ulaşması, Amerigo Vespucci’nin (Amerigo Vesbuçi) Cristof Colomb’un ulaştığı toprakların yeni  bir  kıta olduğunu keşfetmesi ve Ferdinand Macellan  ile Del Kano’nun Dünya’nın etrafını dolanmaları, coğrafya bilimine önemli katkılarda bulunmuştur. Böylece yeryüzünün büyük bir kısmı keşfedilmiş, Dünya’nın yuvarlak bir şekle sahip olduğu ispat edilmiştir.

Yeni Çağ’da Osmanlılarda da ünlü coğrafyacılar yetişmiştir. Bunların başlıcaları Piri Reis, Seydi Ali Reis, Kâtip Çelebi ve Evliya Çelebi’dir.

1470 1554 yılları arasında yaşamış olan Piri Reis, ünlü bir Türk  denizcisidir. Piri Reis, Akdeniz’de gördüğü yerleri ve başından geçenleri, ‘‘Kitab-ı Bahriye” adlı eserinde yazmıştır. Piri Reis’in en önemli yapıtı; Atlas Okyanusu, İber Yarımadası, Afrika’nın batısı ile Amerika’nın doğu kıyılarını kapsayan haritasıdır.

Türk coğrafyacılardan biri de 1498 1562 yılları arasında yaşamış olan Seydi Ali Reis’tir. Aynı zamanda amiral olan ve matematikle de ilgilenen bu bilim insanı, gezileri ile gerçekleştirdiği savaşları anlattığı ‘‘Mir’at-ül Memalik” adlı eserini şiir şeklinde yazmıştır.

1609 1657 yılları arasında yaşamış olan Türk coğrafyacılarından biri de Kâtip Çelebi’dir. Kâtip Çelebi, yazdığı ‘‘Cihannüma” adlı eserinde dünyanın birçok yeri hakkında bilgi vermiştir.

1611 1682 yılları arasında yaşamış olan Evliya Çelebi, ünlü Türk coğrafyacılarındandır. Bir gezgin olan Evliya Çelebi, gezip gördüğü yerleri ‘‘Seyahatname” adlı eserinde yazmıştır.

Coğrafya’nın Yakın  Çağ’daki gelişiminde bilimsel çalışmalar ve bu amaçla gerçekleştirilen gezi  ler önemli bir rol oynamıştır. Bilimsel coğrafyanın temellerini atan kişi olarak kabul edilen Bernhard Varenius’un (Bernard Varenius, 1622 1650) yazmış olduğu ‘‘Genel Coğrafya” adlı eseri, coğrafya bilimine önemli katkılar sağlamıştır. Bernhard Varenius, coğrafyayı genel ve özel olmak üzere ikiye ayırmıştır.

Modern coğrafyanın gelişmesine katkıda bulunan gezginlerin başlıcaları James Cook (Ceymis Kuk) ve Alexander von Humboldt’tur (Aleksandır von Humbolt). James Cook (1728 1779), bilim insanlarıyla birlikte katıldığı keşif gezilerinde Yeni Zelanda kıyılarının haritasını çizmiş, Avustralya’nın güneydoğusunu incelemiştir.

Fiziki coğrafyanın kurucusu olarak kabul edilen Alexander von Humboldt; iklim koşulları, bitki örtüsü, yer şekilleri ve okyanus akıntıları gibi konularda araştırmalar yapmış, elde ettiği bilgileri ‘‘evren” anlamına gelen Cosmos (Kozmoz) adlı eserinde yayımlamıştır.

Carl Ritter (Karl Ritır, 1779 1859), beşerî coğrafyanın kurucusu olarak kabul edilir.




1.ESKİ ÇAĞ'DA COĞRAFYA: Bu çağda coğrafya, basit birtakım harita çizim denemeleri ile başlamıştır. Bu denemeler, Dünya'nın hayal edilmeye çalışılan biçiminin, kaba çizgilerle çizimi şeklinde ifade edilmesine yönelik girişimlerdir. Bu tür basit coğrafî düşüncelerin oluşmaya başladığı ilk kültürel bölgelerin, aynı zamanda da en eski yerleşme bölgelerinden olan, Eski Mısır ve Mezopotamya kültürel bölgeleri olarak kabul edilir. Bu bölgeler, Nil ve Fırat-Dicle gibi akarsuların sağladığı yaşama kolaylıkları nedeniyle, Dünya'nın yerleşmeye uygun en eski yerleşme bölgeleri dir. Bu nedenle de, söz konusu bölgelerdeki kültürel gelişmeler, daha erken başlamıştır. Bu eski kültürel bölgelere, bütün Eski Çağ Akdeniz havzası kıyı yerleşme bölgeleri de dahildir.

2.ORTA ÇAĞ'DA COĞRAFYA: Bu çağda coğrafya, daha çok İslam Dünya’sı düşünür ve matematikçileri tarafından temsil edilmiştir. Batı Dünyası, yani Avrupa’da, önemli bir coğrafi gelişme yaşanmamıştır. Bunda esas rolü, Hıristiyanlık Dini’nin engel çıkaran, gelişmeleri köstekleyen koyu baskısı ve Roma İmparatorluğu’nun yıkılması oynamıştır. Özellikle Haçlı Seferleri’nin tahribatıda bunda etkili olmuştur. Kültürel merkezler ve kütüphanelerin yıkılıp yağmalanması gibi barbarca hareketler, az da olsa İslam Dünyası’na bile bu açıdan zarar vermiştir. Bu çağda İslam Dünyası coğrafyacıları genel olarak Batlamyus’un eserlerinin etkisinde kalmakla birlikte yinede coğrafya ilmi alanında dikkat çekici araştırmalar ve yayınlar yapmışlardır. Bunların başlıcaları: Mesudi, Bruni, İdrisi, İbn Batuta ve İbn Haldun’dur.Orta Çağ İslâm Dünyası coğrafyacıları, Eski Çağ fikir ve düşünce adamlarından olan Heredot, Aristo, Strabon ve Batlamyus gibi gözlemcilerin eserlerinden, büyük ölçüde yararlanmışlardır. Kendi gezi gözlemi izlenimlerini, fikir ve düşüncelerini de ekleyerek, coğrafya ilminin gelişmesine hizmet eden, önemli sayılabilecek eserler meydana getirmişlerdir. Özellikle matematik coğrafya-Kartoğrafya ve bölgesel coğrafya ile beşerî coğrafyaya olan katkıları, hayli fazladır.Bu, böyle olmakla birlikte, Orta Çağ'da coğrafî görüşün gelişmesini teşvik etmiş, dolaylı başka faktörler de vardır. Bunların başında, İslâm Dünyası tüccarlarının sürdürdüğü ticarî faaliyetler, toplumların su ve otlak bulma zorunluluğu gelmektedir.Nitekim XIII. yüzyılda kurulan Büyük Moğol İmparatorluğu, Batı Dünyası ile yoğun bir ticarî ilişki kurmuştu. Bu ticarete konu olan mallar (şallar, ipekli kumaşlar, baharat türleri, süs taşları gibi), Doğu Akdeniz ve Ege kıyı ülkelerinden, başta Venedik ve Cenova iskeleleri olmak üzere Avrupa limanlarına naklediliyor ve buralardan anakaranın iç pazarlarına taşınıyordu. Ancak bu mallar, Doğu Akdeniz ve Ege iskelelerine, başlıca iki büyük ticaret yolundan ve Uzak Doğu ile Güney ve Güneybatı Asya pazarlarından geliyordu:

3. YENİÇAĞ’DA COĞRAFYA: Batı toplumlarında Orta Çağ'dan Yeni Çağ’a geçiş, bilindiği üzere Rönesans hareketleri ile olmuştur. Yeniden pozitif ilimlere (gözlem ve deneye dayanan ilimler) ve serbest düşünceye dönüş demek olan bu köklü değişiklik (radikal hareket), bilinen coğrafî yeryüzünün zamanla genişlemesinde de, büyük rol oynamıştır. Çünkü giderek yeni karalar keşfedilmesini sağlamıştır.Hemen hemen XV. yüzyıl sonları ile XVI. yüzyıl başları, başka bir ifade ile 1492–1522 yılları arası,   Büyük Coğrafya Keşifleri Devri diye bilinmektedir. Keşiflere, daha sonraki yüzyıllarda da devam edilmiştir.Girişilen uzun mesafeli ve planlı deniz yolculuğu seyahatleri, bu yüzyıla kadar bilinmeyen, ya da bilindiği halde gidilememiş, yeni kara parçalarının keşfi ile sonuçlanmıştır. Örneğin Yeni Dünya (Amerikalar), Okyanusya (Avustralya ve bağlı: adalar), güney ve kuzey kutup çevreleri ile okyanuslardaki binlerce adalar gibi.Ayrıca bu seyahatlerin, hep batıya veya hep doğuya gidilerek, tekrar yolculuğun ilk başladığı konuma varılmasının mümkün olacağını ispatlaması da, çok önemli bir sonuçtur. Çünkü Dünya'nın yuvarlak olduğu, bu seyahatler sonucu, uygulamalı bir şekilde doğrulanmıştır.Yeni Çağ’da Osmanlı İmparatorluğu sınırları dahilinde de coğrafyanın gelişimine katkıda bulunan önemli geziler yapılmış ve çeşitli eserler ortaya konmuştur. Bunlar arasında, özellikle Piri Reis, Kâtip Çelebi ve Evliya Çelebi’nin önemi büyüktü

4. YAKIN ÇAĞ’DA COĞRAFYA: Bu çağın en tipik özelliği tanıma gezilerinin giderek bilimsel ağırlık kazanan bir duruma kavuşmasıdır. Bu dönem Büyük Coğrafya Keşifleri Devri’nin devamı olarak kabul edilebilir.İngiliz James Cook, Newfoundland ve Labrador’un yaptıkları çalışmalar sonucunda Labrador Soğuk Su Akıntısı keşfedilmiştir. Cook’un yaptığı seyahatler sonucunda Yerküre’nin Güney Bölgelerinin buzullar altında kalmış bir kara parçası (Antarktika) olduğu anlaşılmıştır. Asıl bilimsel amaçlı coğrafi geziler özellikle 19.yüzyıl ortalarında başlamıştır. A.Mackenzie, W.Clark, Meriwether Lewis, Mungo Park bu gezginlerin başında gelmektedir.

5. MODERN COĞRAFYA: XIX. yüzyıl başlarına kadar coğrafî görüş, daha çok olayları tasvir etmekle uğraşan bir bilim görünümünde kalmıştır. Çağdaş anlamda coğrafya bilminin temelleri, XIX. yüzyıl sonlarında atılmıştır.


Bilimsel araştırma metotları ve düşünce ilkeleri (prensipleri) bakımından, coğrafî bilim mantığının gösterdiği başlıca gelişme aşamaları:

1.Ansiklopedik Devre

2.Klâsik Devre

3.Bölgesel Devre

4.Uygulamalı Devre


Coğrafya Biliminin Gelişimi Kısaca:

Coğrafya biliminin tarihsel gelişimi Coğrafya en eski bilim dallarından biri sayılır. İlk coğrafyacılar eski Yunanistan’da ortaya çıkmışlar, o çağda coğrafyaya ”doğa tarihi” ya da “doğa felsefesi” denilmiştir. Gerçektende Miletoslu, Thales ve Heredotus gibi eski Yunan coğrafyacılarının çoğu, aslında birer tarihçi ve felsefecidir. Coğrafyayla ilgili yapıtları da daha çok çevrelerine ilişkin bilgileri içerir. Coğrafya sözcüğü, yunanca “yerin betimlenmesi” anlamına gelen sözcüklerden türetilmiştir. Eski Yunanlılar, o dönemde bilime batı dünyasına, özelliklede Akdeniz’in doğu kesimine egemen olup, ticaret yapmak, yeni Ticaret merkezleri kurmak için denizlere açılmış, denizlere açılan Yunanlı denizciler havanın açık olması önemli olduğundan hızlı ve güvenli yolculuklar yapa bilmek için rüzgarlarıda incelemişlerdir.

Coğrafyanın bir bilim dalı haline gelmesine en önemli etkenlerden biri, eski Yunanlıların gözlemlerini ve düşüncelerini yeni kuşaklara aktarmak için kağıda dökmüş olmalarıdır. Bu konuda Mısırdaki Nil ırmağını, Taşkınlarını, deltasındaki değişmelerini anlatan incelemeler önemlidir. İ.Ö.V. yy ‘da Heredotos, ilk çağlayanına kadar bir yolculuk yaptığı Nil ırmağını Kitabında anlatmış ve Nil’in kaynağı konusundaki varsayımını ortaya koymuştur. Eski Yunanlılar genel olarak yer ile ilgili çalışmalarda yapmışlardır. Dünyanın yuvarlak olduğunu ilk anlayan kişilerden Aristoteles (İ.Ö.IV. yy.) bu yargıya felsefi akıl yürütme ve astronomi gözlemleri yoluyla ulaşmıştır. Dünyanın yuvarlaklığı düşüncesini İskenderiye kütüphane yöneticisi Eratosthenes de desteklemiş dünyanın ölçülmesi üstüne adlı yapıtında boylam yayını ölçerek elde ettiği dünyanın çevresinin uzunluğunu vermiştir. Rodoslu astronom Hipparkhos (İ.Ö.II. yy.) dünyadaki yerlerin konumunu belirlemek için, günümüzde kullanılan enlem ve boylamların öncüsü olan çizgiler sistemi değiştirmiştir. Strabon (İ.Ö. 63-İ.S,21), Coğrafya adlı 17 ciltlik yapıtında, Galya ve İngiltere’den İran’a, Karadeniz’den, Etopya’ya kadar yolculuklarını anlatmıştır. Dolaştığı bölgeler ve bu bölgelerde yaşayan insanlarda ilgili betimlemelerinde atlamalara, yanlışlıklara rastlanırsa da, betimlemelerini kalıcı olmayan, yapay olarak çizilmiş siyasal sınırlar içinde değil, doğal sınırlar (sıra dağlar, akarsular gibi) içinde ele aldığı için bölgesel coğrafyanın kurucusu sayılmaktadır.

İskenderiyeli Ptolemaios (İ.S 100-170) eski coğrafyacıların en ünlüsüdür. Bölgeleri boyutlarına göre sınıflandıran, ayrıntılı alan incelemeleri yaparak fiziksel coğrafyayı sistemleşmiştir. Eldeki bilgileri değerlendirerek çizdiği ve dünyanın o dönemde bilinen bölümünü içeren haritası gerçeğe çok yakındır. 8 ciltlik Coğrafya Rehberi adlı yapında bilinen bütün yerlerin listesi, kendi bulduğu yönteme göre belirlediği enlem ve boylamlarıyla belirtmiştir.

Kaynakça
Kaynakça
Kaynakça



Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.